İHTİYAÇ DIŞI KALAN ASKERİ ARAZİLER NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ
Devletin gelir ihtiyacının arttığı
dönemlerde, Milli Savunma Bakanlığına askeri amaçla kullanılmak üzere tahsis
edilen veya geçmişten beri askeri amaçla kullanılan mevki rantı yüksek Hazine
arazilerinin satılarak, takas veya hasılat paylaşımı yöntemiyle değerlendirilerek
genel bütçeye veya bazı fonlara ek gelir sağlanması geçmişte de düşünülmüştür.
Ancak, askeri arazilerin tahsislerinin kaldırılmasındaki güçlükler, imar
planlarının olmaması, sit alanı içinde kalmaları gibi nedenlerle bu arazilerin
satışı, bazı istisnalar dışında, gündeme gelmemiştir. Askeri arazilerin
satışını zorlaştıran en önemli nedenler arasında; Askeri garnizonların kurulduğu
araziler genellikle ağaçlandırıldıklarından tahsis amaçlarının yanı sıra büyükşehirlerin
yeşil alan ihtiyacına da katkı sağlaması, askeri cenahtan, sivil toplum
örgütlerinden ve vatandaşlardan gelebilecek tepkiler de sayılabilir.
Askeri arazilerin satışını düzenleyen
189 sayılı Kanun, askeri arazilerin satışından elde edilecek gelirin askeri
garnizonların inşası için harcanmasına imkan veren özel hükümler getirdiğinden,
bu kanun kapsamında yapılan satışlara Milli Savunma Bakanlığından pek itiraz
gelmemiştir.
Ülkemizde, Hazine arazilerinin
işgalini önlemeye yönelik yasal düzenlemeler olmasına rağmen, Hazinenin özel
mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler büyük ölçüde
işgale uğramıştır. İşgale uğrayan Hazine arazilerinin işgalcilere satışına imkan
veren af mahiyetindeki yasal düzenlemeler de Hazine arazilerinin işgalini daha
da hızlandırmıştır, Hazine taşınmazlarının işgalcilerine satışını düzenleyen
kanunlar kapsamına askeri amaçla kullanılan araziler alınmadığından ve bu
araziler iyi korunduklarından işgale uğramadan günümüze kadar gelebilmişlerdir.
Askeri amaçlarla tahsis edilen Hazine
taşınmazlardan ihtiyaç dışı kalanların satılarak elde edilen gelirin Milli
Savunma Bakanlığı bütçesine özel gelir ve özel ödenek kaydedilerek belli
amaçlar için harcanmasına imkan veren 189 Sayılı MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI İSKAN İHTİYAÇLARIİÇİN SARFİYAT İCRASI VE BU
BAKANLIKÇA KULLANILAN GAYRİMENKULLERDEN LÜZUMU KALMAYANLARIN SATILMASINA SELAHİYET
VERİLMESİ HAKKINDA KANUN 28.12.1960 günü kabul edilerek 02.01.1961
tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrası
oluşturulan Milli Birlik komitesince kabul edilmiş olan kanun önemli değişiklik
olmaksızın halen yürürlüktedir. Bu Kanun emsal gösterilerek diğer bakanlıklara
tahsisli taşınmazların satışından elde edilecek gelirin de ilgili bakanlığın bütçesine
özel ödenek kaydedilerek harcanmasına imkan veren benzeri kanun tasarılarının kabul
edilmesi için bazı bakanlıklarca girişimde bulunmuşsa da sonuç alınamamıştır.
189 sayılı Kanuna göre askeri
arazilerden ihtiyaç dışı kalanların satışından elde edilecek gelir, Askeri
garnizonlarla bu garnizonlar için lüzumlu müştemilat ve mütemmimat ile her
türlü arsa, bina satın alınması veya kamulaştırılması, mevcutlarının esaslı
onarımı, genişletilmesi ve iyileştirilmesi, acil silah ihtiyacının karşılanması
ve 3238 sayılı kanunla kurulan Savunma Sanayi Destekleme Fonuna transfer
edilmesi için Milli Savunma Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydedilerek harcanmasına
imkan vermektedir. Bu kanuna göre, inşaat işleri için yapılacak harcamalar
Devlet İhale Kanununa tabi olmaksızın yapılabilecektir.
189 sayılı Kanunun kabul edildiği 02.01.1961
tarihinden sonra Milli Savunma Bakanlığına tahsis edilmiş araziler bu kanun
kapsamında değildir. Bu kapsamda yapılan satıştan elde edilecek gelirin
tamamının 189 sayılı Kanun kapsamında harcanması şart değildir. Satıştan elde
edilecek hasılatın bir bölümü bütçeye gelir kaydedilebilir. İstanbul ve
Ankara’daki arazilerin tamamına yakınının 1961 yılı öncesinde Milli Savunma
Bakanlığına tahsisli olduğu bilinmektedir. Buna göre, basında yer alan
İstanbul’daki değerli askeri arazilerin tamamına yakınının 189 sayılı Kanun
kapsamında olduğu söylenebilir.
Askeri arazilerin satışından elde
edilen gelir her ne kadar bütçe içinde harcanıyor olsa da, bu durum bütçe
uygulama prensiplerine aykırıdır. Bu nedenle, Maliye Bakanlığı 189 sayılı Kanun
uygulamasına pek sıcak bakmamıştır. Buna rağmen, Maliye bakanlığının da oluru
ile belediyelere ve kanunda yazılı müesseselere, askeri arazilerden ihtiyaç
dışı kalanların satışı yapılmıştır.
Askeri amaçlarla tahsis edilen
taşınmazlardan tahsis amacı kalmayanların tahsisi Maliye Bakanlığınca
kaldırılabilir. Bu durumda askeri amaçla kullanılan taşınmazlar 189 sayılı
Kanuna tabi olmadan genel hükümlere göre yönetilir veya satılır.
31.05.2012 tarihli ve 6306 sayılı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un verdiği yetki
kullanılarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının talebi üzerine 189 sayılı Kanun
ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu kapsamında
bulunan yerler de dâhil olmak üzere, riskli alanlarda ve rezerv yapı
alanlarında Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar Cumhurbaşkanı
kararıyla Bakanlığa tahsis edilir veya anılan Bakanlığın talebi üzerine TOKİ’ye
veya İdareye bedelsiz olarak devredilebilir. 6306 sayılı Kanunla askeri
arazilerin tamamının yapılaşmaya açılması eskiye oranla çok daha
kolaylaşmıştır.
İstanbul’un Avrupa ve Anadolu
yakasında (Endaht) atış mektebi olarak kullanılmış arazilerin her biri binlerce
dekarın üzerindedir. Bugün Başakşehir ve Bağcılar belediyesi sınırları içinde
kalan atış okulu arazisinin büyük bir bölümüne 80’li yıllarda küçük sanayi
sitesi (İSTOÇ) ve çevre yolları inşa edilmiştir. Kalan kısım da 2013 yılında
Bakanlar Kurulu kararıyla ‘rezerv konut
alanı’ olarak ayrılmıştır. Yine, 12 Eylül 1980 sonrası dönemde 189 sayılı
Kanun uygulamasıyla, İstanbul’daki Milli Savunma Bakanlığına tahsisli olup da
kullanım dışı kalan bazı değerli askeri arazilerin tahsislerinin kaldırılarak
İstanbul Büyükşehir Belediyesi vasıtasıyla bazı konut kooperatiflerine
satıldığını biliyoruz.
İstanbul ve Ankara’da, şehrin en
değerli semtlerinde geçmişte askeri amaçlarla kullanılan ancak günümüzde askeri
amaçlarla kullanımı kalmayan yüzlerce Hazine taşınmazı vardır. İstanbul’daki en
değerli askeri araziler arsında Hadımköy’deki araziler, Zekeriyaköy 15. Hava Üs
Komutanlığı, Ayazağa Jandarma Komutanlığı, Habipler Kışlası, Çekmeköy Kışlası,
Maltepe Kışlası, Halkalı Atış Okulu sayılabilir. Bunların dışında şehir içinde
kalan çok değerli askeri kışlalar da vardır. Ankara’daki değerli olan araziler
arasında ise Mamak ve Etimesgut’daki askeri arazilerdir.
İstanbul ve Ankara’daki askeri amaca
tahsisli arazilerinin çevresindeki Hazine taşınmazları işgale uğramış ve büyük
ölçüde yapılaşmaya açılmış olmasına rağmen, askeri garnizonların bulunduğu
araziler işgale uğramadan bu güne kadar gelebilmiştir. Bu arazilerin büyük
bölümü ağaçlandırılmış olduğundan şehirlerin yeşil alan ihtiyacına da cevap
vermektedirler.
Önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın
Özhaseki’nin basında yer alan bir konuşmasında:“Askeri alanlar biraz netameli bir konu ama şehrin içerisinde kalmış ve
yeşilse yüzde yüz park olacak. Şehrin çeperlerinde topçu birlikleri var. Top,
tüfek, atış sesine insanların tahammülleri yok. İki tane ağaç da yok. O zaman
bu askeri alanların kentsel dönüşümde kullanılması doğru” denmektedir. Askeri
arazilerin satışının netameli olduğu görüşü doğrudur. Temennimiz odur ki, askeri
araziler Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, hiç olmazsa ağaçlandırılmış
olanların tamamı, park alanı olarak ayrılır. Bu alanların geri kazanımının
mümkün olmadığı da düşünülerek, son kalan bu arazilerin hangi amaçlarla
kullanılması gerektiğine merkezi idarenin değil yerel yönetimlerin veya bölgede
yaşayan kişilerin karar vermesi bize göre en doğru yol olacaktır.
İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alanın 2-3 metrekare
civarında olduğu hesaplanıyor. Bu rakam Roterdam’da 28.9, New York’da 23.1,
Madrid’de 14.0, Paris’de 11.5, Tokyo’da 3.9 olarak hesaplanmaktadır.
Askeri arazilerin, Büyükşehirlerde kamunun elinde
kalan son yeşil alanlar olduğunu, bu nedenle gözümüz gibi korumamız gerektiğini
söylemeye gerek yok. Ekonomik krizler gelir geçer, ancak yok olan yeşil alanlar
bir daha geri gelmez. İstanbul yeterinden fazla taşlaştı, bundan sonra
kamulaştırarak yeni yeşil alanlar yaratamayacağımıza göre kamunun elindeki boş
alanların yeşil alan olarak ayırmamız şart.
Yazımı bir hikaye ile sonlandırmak isterim: Bundan 40 yıl
önce, bir toplantıda dinlediğim çevre gönüllüsü Alman orman Profesörü bize şöyle
diyordu: “Ülkenizdeki yeşil alanları ve
tarım alanlarını hızla yok ediyorsunuz. Biz de Almanya’da aynı hataları yaptık.
Tarım arazilerine fabrikalar inşa ettik. Hatamızın farkına vardığımızda geri
dönülmez noktadaydık. Türklerin bin yıl kadar önce Orta Asya bozkırlarından
gelip Anadolu’yu yurt edindiklerini biliyorum. Bundan sonra yurt edinebileceğiniz
yeni yerler olmayacak ”
Genç neslin, İstanbul’un eski yeşil dokusunu
görmediğinden, yeşil alanlara yeterince sahip çıkmadığını düşünüyorum. Şehirlerimizin,
yeni binalar yaptıkça güzelleşeceğini sandık ve bununla övündük. Şimdi
yanıldığımızı anladık. Gidişata dur demenin zamanı çoktan geldi ve geçti.
Hazineye ait taşınmazların ekonomiye kazandırılmasına
tümden itiraz edemeyiz, zira Devlet de kendi malını en iyi şekilde
değerlendirmek isteyecektir. Ancak, bilhassa İstanbul’da kamunun elinde kalan bu
son yeşil alanların yeniden geri kazanımının mümkün olmadığı gerçeği ve şehrin
yeşil alan ihtiyacı dikkate alınarak, son kalan askeri alanların ve diğer kamu
alanlarının büyük bölümünün yeşil alana ayrılması için yerel yönetimler, sivil
toplum örgütleri ve vatandaşlar olarak kamuoyu baskısı oluşturma gayreti içinde
oluruz.
İnşallah, son İstanbul depremi bu konuyu tekrar
gündeme getirip tartışmaya açar da, bir ümit kamu elinde kalan son yeşil alanlar
yapılaşmaya açılmaz.
Halit DEMİR
28.09.2019