3 Ekim 2019 Perşembe

ÜÇ BÜROKRAT FIKRASI

İKİ ASLAN

Üç bürokrat fıkrası da ben yazayım dedim, belki duymayan da vardır.

Bir gece, Ankara hayvanat bahçesindeki aslanların kafesi açık unutulunca kafesteki iki aslan firar eder. Emniyet güçleri uzun aramalardan sonra çalılıkların arasında saklanan aslanı kısa sürede yakalayıp kafesine koyarlar. Diğer aslan bütün aramalara rağmen aylarca bulunamaz. Nihayet, aslanın bir bakanlığın bodrum katında saklandığının farkına varılır ve yakalanıp diğer aslanın yanına getirilir.
Önce yakalanan aslan sorar: “Ben yakındaki çalıların arasında saklandım, kedi -köpek gibi hayvanları yakalayıp yedim, ama bir ay içinde beni buldular. Sen aylarca nerede saklandın, ne yedin ne içtin”
Sonra yakalanan aslan: “Ben bir bakanlığın bodrumundaki arşive girmişim, arada bir bodruma inen memurları, bürokratları yakalayıp bir kenarda yedim, uzun süre böyle idare ettim, kimse fark etmedi”

Önce yakalanan aslan: “Peki nasıl fark ettiler”

Sonra yakalanan aslan : “Yanlışlıkla çaycıyı yiyince fark ettiler”

CENNET

Cennete yeni gelen müdavimler ortalıkta dolaşan bir ayıyı görünce, ayının cennete yakışmadığını değerlendirip ayıyı cennetten kovmaya kalkarlar.
Eski müdavimler: “Hey arkadaş o ayıya sakın dokunma, o hepimizden çok cenneti hak etti ” deyip karşı çıkarlar.
Yeni gelenler sorar: “Ne yapmış ki?”
-O sağlığında bir bürokrat yedi.

PAPAZ

Bir papaz ile maliyeci aynı gün ölürler. Papaz cehenneme maliyeci cennete gider. Papaz bunu kendine yediremez ve görüşme talebinde bulunur:
“Sayın melek, ben altmış sene hep insanları dua ettirdim durdum, öyle iken beni cehenneme maliyeciyi cennete koydunuz”
Melek: “tamam ama, millet seni dinlerken uyuklar dururdu; oysa maliyeci nereyi denetlemeye kalksa oradaki herkes bildiği bütün duaları okuyordu” (Mali Mizah –E.Kumcuğlu)
Hikaye çok ama yerim dar. Gülümsemeniz eksik olmasın

SALOMON VE MİŞON

Mişon heyecanla Salomon'un dükkanına girer;

- (M) Salomon, Salomon maliyecilerin en son vergi kanununu duydun mu?

- (S)Hayır duymadım.

- (M) Sorma kardeşim, Şimdi de üç taşağı olanların birini vergi diye alacaklarmış. Gitti benim taşağın biri.

- (S) Beni ilgilendirmez, ben de üç tane yok. Mişon sende üç tane olduğunu bilmiyordum.

- (M) Tabii ki bende de iki tane Salomon.

- (S) O zaman bu heyecan niye?

- (M) Ah Salomon cahil cahil konuşuyorsun. Bilmez misin ki onlar önce alırlar sonra sayarlar.




Hz.ÖMER


Hz.ÖMER

Hz Ömer halife seçildiğinde devlete ait paralar, değerli madenler, diğer kıymetli eşyalar ve kutsal emanetler kendisine teslim edilir. Kutsal Emanetler arasında güzel kokular, esanslar da vardır. Bir gün, Hz Ömer, karısının güzel koktuğunu fark eder ve karısının devlet malı olan kokulardan süründüğünü düşünerek karısını azarlar.

Karısı, buna şiddetle itiraz ederek, kokulardan sürünmediğini söyler. İtiraz üzerine Hz Ömer karısına dönerek: “Ama kokuyorsun bu nasıl oluyor” der.

Karısı, kutsal emanetlerin saklandığı odada temizlik yaptığını, bu nedenle odanın kokusunun üzerine sinmiş olabileceğini söyler. Hz Ömer olayın karısının söylediği gibi olup olmadığını araştırır, karısının doğruyu söylediğine kanaat getirir ve karısına dönerek:
Esansları sürünmesen de kokusu üzerine sinmiş ve sen farkında olmadan o kokulardan istifade etmiş oluyorsun. Esanslar devletin malı, devletin malının kokusu bile üstüne sinmemeli, git yıkan.” der.

B

İHTİYAÇ DIŞI KALAN ASKERİ ARAZİLER NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ


İHTİYAÇ DIŞI KALAN ASKERİ ARAZİLER NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ

Devletin gelir ihtiyacının arttığı dönemlerde, Milli Savunma Bakanlığına askeri amaçla kullanılmak üzere tahsis edilen veya geçmişten beri askeri amaçla kullanılan mevki rantı yüksek Hazine arazilerinin satılarak, takas veya hasılat paylaşımı yöntemiyle değerlendirilerek genel bütçeye veya bazı fonlara ek gelir sağlanması geçmişte de düşünülmüştür. Ancak, askeri arazilerin tahsislerinin kaldırılmasındaki güçlükler, imar planlarının olmaması, sit alanı içinde kalmaları gibi nedenlerle bu arazilerin satışı, bazı istisnalar dışında, gündeme gelmemiştir. Askeri arazilerin satışını zorlaştıran en önemli nedenler arasında; Askeri garnizonların kurulduğu araziler genellikle ağaçlandırıldıklarından tahsis amaçlarının yanı sıra büyükşehirlerin yeşil alan ihtiyacına da katkı sağlaması, askeri cenahtan, sivil toplum örgütlerinden ve vatandaşlardan gelebilecek tepkiler de sayılabilir.

Askeri arazilerin satışını düzenleyen 189 sayılı Kanun, askeri arazilerin satışından elde edilecek gelirin askeri garnizonların inşası için harcanmasına imkan veren özel hükümler getirdiğinden, bu kanun kapsamında yapılan satışlara Milli Savunma Bakanlığından pek itiraz gelmemiştir.

Ülkemizde, Hazine arazilerinin işgalini önlemeye yönelik yasal düzenlemeler olmasına rağmen, Hazinenin özel mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler büyük ölçüde işgale uğramıştır. İşgale uğrayan Hazine arazilerinin işgalcilere satışına imkan veren af mahiyetindeki yasal düzenlemeler de Hazine arazilerinin işgalini daha da hızlandırmıştır, Hazine taşınmazlarının işgalcilerine satışını düzenleyen kanunlar kapsamına askeri amaçla kullanılan araziler alınmadığından ve bu araziler iyi korunduklarından işgale uğramadan günümüze kadar gelebilmişlerdir.

Askeri amaçlarla tahsis edilen Hazine taşınmazlardan ihtiyaç dışı kalanların satılarak elde edilen gelirin Milli Savunma Bakanlığı bütçesine özel gelir ve özel ödenek kaydedilerek belli amaçlar için harcanmasına imkan veren 189 Sayılı MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI İSKAN İHTİYAÇLARIİÇİN SARFİYAT İCRASI VE BU BAKANLIKÇA KULLANILAN GAYRİMENKULLERDEN  LÜZUMU KALMAYANLARIN SATILMASINA SELAHİYET VERİLMESİ HAKKINDA KANUN 28.12.1960 günü kabul edilerek 02.01.1961 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrası oluşturulan Milli Birlik komitesince kabul edilmiş olan kanun önemli değişiklik olmaksızın halen yürürlüktedir. Bu Kanun emsal gösterilerek diğer bakanlıklara tahsisli taşınmazların satışından elde edilecek gelirin de ilgili bakanlığın bütçesine özel ödenek kaydedilerek harcanmasına imkan veren benzeri kanun tasarılarının kabul edilmesi için bazı bakanlıklarca girişimde bulunmuşsa da sonuç alınamamıştır.

189 sayılı Kanuna göre askeri arazilerden ihtiyaç dışı kalanların satışından elde edilecek gelir, Askeri garnizonlarla bu garnizonlar için lüzumlu müştemilat ve mütemmimat ile her türlü arsa, bina satın alınması veya kamulaştırılması, mevcutlarının esaslı onarımı, genişletilmesi ve iyileştirilmesi, acil silah ihtiyacının karşılanması ve 3238 sayılı kanunla kurulan Savunma Sanayi Destekleme Fonuna transfer edilmesi için Milli Savunma Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydedilerek harcanmasına imkan vermektedir. Bu kanuna göre, inşaat işleri için yapılacak harcamalar Devlet İhale Kanununa tabi olmaksızın yapılabilecektir.

189 sayılı Kanunun kabul edildiği 02.01.1961 tarihinden sonra Milli Savunma Bakanlığına tahsis edilmiş araziler bu kanun kapsamında değildir. Bu kapsamda yapılan satıştan elde edilecek gelirin tamamının 189 sayılı Kanun kapsamında harcanması şart değildir. Satıştan elde edilecek hasılatın bir bölümü bütçeye gelir kaydedilebilir. İstanbul ve Ankara’daki arazilerin tamamına yakınının 1961 yılı öncesinde Milli Savunma Bakanlığına tahsisli olduğu bilinmektedir. Buna göre, basında yer alan İstanbul’daki değerli askeri arazilerin tamamına yakınının 189 sayılı Kanun kapsamında olduğu söylenebilir.
Askeri arazilerin satışından elde edilen gelir her ne kadar bütçe içinde harcanıyor olsa da, bu durum bütçe uygulama prensiplerine aykırıdır. Bu nedenle, Maliye Bakanlığı 189 sayılı Kanun uygulamasına pek sıcak bakmamıştır. Buna rağmen, Maliye bakanlığının da oluru ile belediyelere ve kanunda yazılı müesseselere, askeri arazilerden ihtiyaç dışı kalanların satışı yapılmıştır.

Askeri amaçlarla tahsis edilen taşınmazlardan tahsis amacı kalmayanların tahsisi Maliye Bakanlığınca kaldırılabilir. Bu durumda askeri amaçla kullanılan taşınmazlar 189 sayılı Kanuna tabi olmadan genel hükümlere göre yönetilir veya satılır.

31.05.2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un verdiği yetki kullanılarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının talebi üzerine 189 sayılı Kanun ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu kapsamında bulunan yerler de dâhil olmak üzere, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar Cumhurbaşkanı kararıyla Bakanlığa tahsis edilir veya anılan Bakanlığın talebi üzerine TOKİ’ye veya İdareye bedelsiz olarak devredilebilir. 6306 sayılı Kanunla askeri arazilerin tamamının yapılaşmaya açılması eskiye oranla çok daha kolaylaşmıştır.

İstanbul’un Avrupa ve Anadolu yakasında (Endaht) atış mektebi olarak kullanılmış arazilerin her biri binlerce dekarın üzerindedir. Bugün Başakşehir ve Bağcılar belediyesi sınırları içinde kalan atış okulu arazisinin büyük bir bölümüne 80’li yıllarda küçük sanayi sitesi (İSTOÇ) ve çevre yolları inşa edilmiştir. Kalan kısım da 2013 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla ‘rezerv konut alanı’ olarak ayrılmıştır. Yine, 12 Eylül 1980 sonrası dönemde 189 sayılı Kanun uygulamasıyla, İstanbul’daki Milli Savunma Bakanlığına tahsisli olup da kullanım dışı kalan bazı değerli askeri arazilerin tahsislerinin kaldırılarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi vasıtasıyla bazı konut kooperatiflerine satıldığını biliyoruz.

İstanbul ve Ankara’da, şehrin en değerli semtlerinde geçmişte askeri amaçlarla kullanılan ancak günümüzde askeri amaçlarla kullanımı kalmayan yüzlerce Hazine taşınmazı vardır. İstanbul’daki en değerli askeri araziler arsında Hadımköy’deki araziler, Zekeriyaköy 15. Hava Üs Komutanlığı, Ayazağa Jandarma Komutanlığı, Habipler Kışlası, Çekmeköy Kışlası, Maltepe Kışlası, Halkalı Atış Okulu sayılabilir. Bunların dışında şehir içinde kalan çok değerli askeri kışlalar da vardır. Ankara’daki değerli olan araziler arasında ise Mamak ve Etimesgut’daki askeri arazilerdir.
İstanbul ve Ankara’daki askeri amaca tahsisli arazilerinin çevresindeki Hazine taşınmazları işgale uğramış ve büyük ölçüde yapılaşmaya açılmış olmasına rağmen, askeri garnizonların bulunduğu araziler işgale uğramadan bu güne kadar gelebilmiştir. Bu arazilerin büyük bölümü ağaçlandırılmış olduğundan şehirlerin yeşil alan ihtiyacına da cevap vermektedirler.

Önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Özhaseki’nin basında yer alan bir konuşmasında:“Askeri alanlar biraz netameli bir konu ama şehrin içerisinde kalmış ve yeşilse yüzde yüz park olacak. Şehrin çeperlerinde topçu birlikleri var. Top, tüfek, atış sesine insanların tahammülleri yok. İki tane ağaç da yok. O zaman bu askeri alanların kentsel dönüşümde kullanılması doğru” denmektedir. Askeri arazilerin satışının netameli olduğu görüşü doğrudur. Temennimiz odur ki, askeri araziler Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, hiç olmazsa ağaçlandırılmış olanların tamamı, park alanı olarak ayrılır. Bu alanların geri kazanımının mümkün olmadığı da düşünülerek, son kalan bu arazilerin hangi amaçlarla kullanılması gerektiğine merkezi idarenin değil yerel yönetimlerin veya bölgede yaşayan kişilerin karar vermesi bize göre en doğru yol olacaktır.

İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alanın 2-3 metrekare civarında olduğu hesaplanıyor. Bu rakam Roterdam’da 28.9, New York’da 23.1, Madrid’de 14.0, Paris’de 11.5, Tokyo’da 3.9 olarak hesaplanmaktadır.

Askeri arazilerin, Büyükşehirlerde kamunun elinde kalan son yeşil alanlar olduğunu, bu nedenle gözümüz gibi korumamız gerektiğini söylemeye gerek yok. Ekonomik krizler gelir geçer, ancak yok olan yeşil alanlar bir daha geri gelmez. İstanbul yeterinden fazla taşlaştı, bundan sonra kamulaştırarak yeni yeşil alanlar yaratamayacağımıza göre kamunun elindeki boş alanların yeşil alan olarak ayırmamız şart.

Yazımı bir hikaye ile sonlandırmak isterim: Bundan 40 yıl önce, bir toplantıda dinlediğim çevre gönüllüsü Alman orman Profesörü bize şöyle diyordu: “Ülkenizdeki yeşil alanları ve tarım alanlarını hızla yok ediyorsunuz. Biz de Almanya’da aynı hataları yaptık. Tarım arazilerine fabrikalar inşa ettik. Hatamızın farkına vardığımızda geri dönülmez noktadaydık. Türklerin bin yıl kadar önce Orta Asya bozkırlarından gelip Anadolu’yu yurt edindiklerini biliyorum. Bundan sonra yurt edinebileceğiniz yeni yerler olmayacak

Genç neslin, İstanbul’un eski yeşil dokusunu görmediğinden, yeşil alanlara yeterince sahip çıkmadığını düşünüyorum. Şehirlerimizin, yeni binalar yaptıkça güzelleşeceğini sandık ve bununla övündük. Şimdi yanıldığımızı anladık. Gidişata dur demenin zamanı çoktan geldi ve geçti.
Hazineye ait taşınmazların ekonomiye kazandırılmasına tümden itiraz edemeyiz, zira Devlet de kendi malını en iyi şekilde değerlendirmek isteyecektir. Ancak, bilhassa İstanbul’da kamunun elinde kalan bu son yeşil alanların yeniden geri kazanımının mümkün olmadığı gerçeği ve şehrin yeşil alan ihtiyacı dikkate alınarak, son kalan askeri alanların ve diğer kamu alanlarının büyük bölümünün yeşil alana ayrılması için yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar olarak kamuoyu baskısı oluşturma gayreti içinde oluruz.

İnşallah, son İstanbul depremi bu konuyu tekrar gündeme getirip tartışmaya açar da, bir ümit kamu elinde kalan son yeşil alanlar yapılaşmaya açılmaz.

Halit DEMİR
28.09.2019

    1941.   İkinci Dünya Savaşı patlamıştı.   Barbarossa Harekatı başladı, Sovyetler Birliği'nin Nazi Almanyası tarafından işgal edilme ...